“NEBUN, susturulan hayatların haykırışı oldu.”
Nurhayat Teke ile Söyleşi / yorum
SÖYLEŞİ: Taner Durmaz ile “NEBUN” Üzerine
Hazırlayan: Nurhayat Teke / Eskişehir
Bugün konuğum, son aylarda güçlü bir çıkış yakalayan NEBUN kitabının yazarı Taner Durmaz.
❓Okuyucularıma "Taner Durmaz kimdir?" sorusuyla başlayalım mı? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Taner Durmaz; Van doğumlu, evli ve üç çocuk babasıdır. Toplumsal olaylar ve özellikle kadınların yaşadığı zorlukları kalemiyle anlatmaya çalışan bir yazarım. Aynı zamanda mozaik ve farklı sanat dallarında çalışmalar yapan bir bireyim.
❓Bu kitapta (NEBUN) size ilham veren şey neydi?
NEBUN aslında dünyanın her tarafında yaşayan çocukları anlatıyor bana. İlham aldığım herhangi bir birey yok ama insan çevresine dikkatle bakabilirse – sadece sosyal medya bağımlılığından kurtulabilirse – birçok NEBUN’u görebilir.
❓NEBUN'da anlatmak ve vurgulamak istediğiniz konu nedir?
NEBUN’da vurgulamak istediğim, isminden de anlaşılacağı gibi kadınlarımızın veya kızlarımızın varlığını kabul etmememiz ya da görmezden gelmemizdir.
❓NEBUN’u yazmanız ne kadar sürdü?
NEBUN’u yazmam dört yıl sürdü. Zorlu bir süreçti ama başardığıma inanıyorum. Kitap tamamlanana kadar yaklaşık 300 sayfa silmek zorunda kaldım.
❓NEBUN’u yazarken en unutulmaz anınız nedir?
Ben NEBUN’u yazmak için karakterin yaşadığı ülkeye gittim ve tamamen hayali bir karakter olmasına rağmen onu orada göreceğime dair içimde çok büyük bir heyecan ve umut vardı. Ama maalesef göremedim. Beni en çok etkileyen sahne ise, saçlarının kazınacağı sahneydi. Üç gün boyunca kendimle mücadele ettim ve sonunda ben kazandım.
❓Yazmaya neden ve ne zaman başladığınızdan bahseder misiniz?
Ben de her birey gibi bir şeyler yazıp karalıyordum. Kitap yazmaya yönelmem ise şöyle oldu: Orada kendi dünyanızı yaratıyorsunuz ve istediğiniz karaktere sonsuz güç verme yetkisine sahipsiniz. Ben de kadınlara güç vermek ve başarılarına şahit olmak için yazmaya karar verdim.
❓Bir yazar olarak yazdığınız ve okuduğunuz yazılarda en çok önem verdiğiniz değerler nelerdir?
-
Samimiyet: Yazının içten ve sahici olması, okuyucuya gerçek bir duygu ve düşünce aktarımı sağlar. Yapay ya da zorlama metinler kolayca hissedilir.
-
Anlatımın gücü (dil ve üslup): Sözlerin nasıl söylendiği, ne söylendiği kadar önemlidir. Etkileyici bir üslup, sıradan bir konuyu bile unutulmaz kılabilir.
-
Derinlik: Yüzeyde kalan hikâyelerden çok, insan ruhunun karmaşasını, toplumsal çelişkileri ya da varoluş sancılarını derinlemesine işleyen metinleri önemserim.
-
Tutarlılık: Karakterlerin davranışları, olay örgüsü ve anlatı dili tutarlı olmalıdır. Metin kendi içinde bir dünya kurmalı ve bu dünyanın kurallarına sadık kalmalıdır.
-
Söylenmeyeni söylemek: Herkesin kolayca dile getiremediği acıları, arzuları ya da gerçekleri yazıya dökme cesareti, yazının etkisini artırır.
-
Yorum boşluğu bırakmak: İyi bir yazı, okuyucunun içine sızar ama her şeyi doğrudan söylemez. Okura düşünme ve hissetme alanı bırakır.
❓Sizin yazarken en çok değer verdiğiniz şey nedir?
Derinlik, samimiyet ve okuyucuyla anlamlı bir bağ kurma isteği gibi değerlere önem veriyorum. Yazdıklarımın sadece okunmasını değil, hissedilmesini; bir iz bırakmasını istiyorum. Sessiz kalan duyguları dile getirmek ya da görmezden gelinen bir gerçeği anlatmak gibi bir çaba içerisindeyim.
❓Okuyucularınızla yazılarınız üzerinden ne tür bir bağ kurmaya çalışıyorsunuz?
-
Duygusal Bağ: Okuyucunun kalbine dokunmak, onu ağlatmak, düşündürmek ya da içten bir tebessüm ettirmek. Bu bağ, metnin ötesine geçer; ruhsal bir temastır.
-
Anlam Ortaklığı: Okuyucu, kendi yaşantısından izler bulduğunda yazıyla kendisi arasında bir köprü kurar. Ben onun söyleyemediklerini yazıya dökmeye çalışırım.
-
Sessizliği paylaşmak: Bazı duygular kelimelere dökülemez ama yazıyla onların etrafında dolaşarak okuyucunun iç sesiyle buluşmak mümkündür. İşte o an gerçek bir bağ kurulur.
-
Sorgulatmak: Okuyucuyu sadece duygusal değil, düşünsel olarak da harekete geçirmek isterim. Yazdıklarımla onların zihinlerinde bir soru ya da çarpıcı bir farkındalık bırakmak en kıymetli bağlardan biridir.
❓Sizi en çok etkileyen kitaplar hangileridir ve neden?
-
Bin Muhteşem Güneş (Khaled Hosseini)
-
Sıfır Noktasındaki Kadın (Neval El Seddavi)
Büyük ihtimalle konusu kadınlar olduğu için bu iki kitap beni derinden etkiledi.
❓Yazdığınız metinlerin öykü olması bilinçli bir tercih mi? Başka türlerde de yazıyor musunuz?
Ben her alanda yazabileceğime inanıyorum; tabii bunun için yeterli araştırma ve eğitim almak şart. Ancak şöyle bir gerçek var: İnsanlarımız çok okuyan bir toplum değil. Sürekli sosyal medyada kısa video izleyen bir topluma dönüştük ve uzun romanların okunmayacağını düşündüğüm için öykü yazmayı tercih ediyorum.
❓Yazdığınız metnin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz? NEBUN sizce bitti mi, devamı gelmeli mi?
Yazdığım metinlerde, vermek istediğim mesajı verebildiysem, benim için bitmiştir. Ama NEBUN’a gelirsek, ben devamını okuyucuya bırakmayı düşünüyordum. Devamı gelir mi ya da gelmez mi; bu konuda kesin bir şey söyleyemem.
❓NEBUN çıktığı günden itibaren size nasıl dönüşler oldu?
Ben bu kadar fazla dönüşün olacağını düşünmemiştim. Hatta şöyle söyleyeyim: Hiçbir dönüş olmayacağını tahmin ediyordum. Ama yüzlerce dönüş aldım. Bunlar sadece NEBUN’dan haberdar olanlar. Ama haberdar olmayan binlerce NEBUN var.
❓Bugüne kadar çıkartmış olduğunuz kitapların içeriğini okuyucularımla paylaşır mısınız?
-
İlk kitabım:Moshi – Zengin bir ailenin sevgisiz çocuğu
-
-
İkinci kitabım:Sarı Gelin – Sosyal medyada gördüğü düğünlere aldanan bir diş hekimliği öğrencisi
-
-
Üçüncü kitabım:Anne, Ben Hastasıyım? – Otizmli bir çocuğa sahip bir annenin yalnız başına verdiği mücadele
-
Dördüncü kitabım:NEBUN – 14 yaşında dul kalmış bir çocuk
-
❓Kitaplarınızda genellikle aynı isimleri karakterlere vermenizin özel bir anlamı var mı?
Bir karaktere isim vermek beni en çok zorlayan nokta aslında. Çünkü hiçbir isim tesadüf ya da sıradan değil. Hepsi bir anlam taşıyor.
❓Adını yakın tarihte duymaya başladığımız yazarlar arasında severek okuduklarınız kimler?
Mine Söğüt
YORUM: Avaz Avaz Susanların Romanı
Sevgili okuyucularım,
Taner Durmaz’ın üç kitabını okudum. Her biri bir kadın yüreğine tutulmuş aynaydı. Ama NEBUN… o başka bir şeydi. O, sayfaları çevirdikçe içimize dokunan, gözyaşlarımızı içimize akıttıran bir fısıltı gibi…
NEBUN, 14 yaşında dul kalmış bir küçük kız çocuğunun, sesini haykırmadan ama avaz avaz susarak anlattığı bir yaşam kırıntısıdır. O kız, belki sizin mahallenizde oynayan bir çocuk, belki akrabanızın kızıdır. Belki siz fark etmeden büyümüş bir çocuktur.
Yazar Taner Durmaz, bu öyküyü kaleme alırken bir karakter değil, bir gerçeği ete kemiğe büründürmüş. NEBUN, binlerce “çocuk gelin”in ortak adıdır.
Bugün size bir çağrı bırakıyorum:
Eğer çevrenizde bir NEBUN varsa…
Lütfen sessiz kalmayın.
Lütfen susmayın.
Gerekli mercilere şikâyet edin.
Çünkü kız çocuklarımıza ne gelinlik yakışır, ne de kefen…
Onlara en çok yakışan şey: eğitimdir.
Kalemdir. Hayaldir. Gelecektir.
Ve bir gün… belki her birimiz, içimizdeki NEBUN’u özgür bıraktığımızda, bu dünya çok daha yaşanası bir yer olacak.
Sevgiyle, umutla…
Nurhayat Teke – Söyleşi/Yorum
Edebiyat Magazin Gazetesi
Benzer Haberler
TELEVİZYONUMUZUN DİLİ
“NEBUN, susturulan hayatların haykırışı oldu.”
Türkiye açısından esas risk, yoksullaşarak yaşlanma olgusudur!
Leyla Karataş İçin Dualarda Birleştik!
GURBETÇİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: TANJU ÖZCAN’A CEVAP VE VATAN SEVGİSİNİN MANİFESTOSU
Yazmak ve Yaşamak: Bir Yazarın İç Dünyasına Yolculuk
Deprem Değil, İhmal Sallıyor Bizi!
BİRİSİ...