Telefon
WhatsApp
Sabahattin Ali’nin Ardından: Türkiye’de Aydın ve Yazar Olmanın Bedeli

 

GÜVEN ALBAYRAK - İSTANBUL,

Türkiye’de aydın olmanın bedeli ağır oldu. Sabahattin Ali’nin faili meçhul cinayeti, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi isimlerle paralellik taşıyor. Bugün hâlâ aydınlar baskı ve tehdit altında.

 

ürkiye’de aydın olmanın, hele ki muhalif bir yazar olarak hakikati dile getirmenin bedeli ağır olmuştur. Bu bedeli en acı şekilde ödeyen isimlerden biri Sabahattin Ali’dir. 1948’de faili meçhul bir cinayete kurban giden Sabahattin Ali’nin trajik ölümü, yalnızca bir edebiyatçının değil, aynı zamanda özgür düşüncenin de susturulma girişimiydi. Bugün, onun ardından geçen onca yıla rağmen, Türkiye’de aydınların maruz kaldığı baskı ve tehditler halen varlığını sürdürüyor. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi isimlerle birlikte değerlendirildiğinde, Sabahattin Ali’nin ölümü bir dönemin değil, bir zihniyetin meselesi olarak karşımıza çıkıyor.

 

Bir Cinayetin Ardındaki Korku

Sabahattin Ali, yazdığı eserlerde toplumsal eşitsizliği, devlet baskısını ve bireyin özgürlük mücadelesini konu edinmişti. “Kürk Mantolu Madonna” ve “İçimizdeki Şeytan” gibi eserleri, insan ruhunun derinliklerine inerken aynı zamanda Türkiye’deki sosyo-politik yapıya da ayna tutuyordu. Ancak onun kalemi, dönemin iktidarına rahatsızlık vermekte gecikmedi. Defalarca tutuklandı, baskıya maruz kaldı ve nihayetinde 1948 yılında Bulgaristan’a kaçmak isterken öldürüldü. Katili olduğu bilinen Ali Ertekin’in bir ajan olduğu iddia edilse de, cinayetin arkasındaki asıl güçler hiçbir zaman tam olarak açığa çıkmadı. Sabahattin Ali’nin ölümü, Türkiye’deki muhalif aydınların susturulmasının ilk örneklerinden biri oldu.

Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı: Değişmeyen Zihniyet

Sabahattin Ali’nin ardından Türkiye’de aydın kıyımı devam etti. 1993 yılında bombalı saldırı sonucu hayatını kaybeden Uğur Mumcu ve 1999’da suikaste uğrayan Ahmet Taner Kışlalı, benzer bir kaderi paylaştılar. Onlar da tıpkı Sabahattin Ali gibi kalemleriyle hakikati savunuyor, toplumun bilinçlenmesi için mücadele ediyorlardı. Mumcu, özellikle devlet-mafya ilişkileri üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çekerken; Kışlalı, Atatürkçü kimliğiyle laikliğin savunucularından biri olarak ön plana çıkıyordu. Her ikisinin de suikasta uğraması, Türkiye’de aydınlara yönelik tehditlerin sistematik bir şekilde sürdüğünü gözler önüne serdi.

Günümüz Türkiye’sinde Aydın Olmak

Sabahattin Ali’den bugüne, Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda büyük sancılar yaşanmaya devam ediyor. Günümüzde de pek çok gazeteci, yazar ve akademisyen; baskılar, tehditler ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Sosyal medya paylaşımları, yazdıkları makaleler veya çıkardıkları kitaplar nedeniyle soruşturmalara maruz kalan pek çok isim var. Muhalif görüşlerini dile getiren yazarlar ya sürgüne gitmek zorunda kalıyor ya da içerde cezalandırılıyor.

Türkiye’de aydın olmanın, toplumu bilinçlendirmeye çalışmanın hala büyük riskler içerdiği gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Sabahattin Ali’nin ölümü, yalnızca bir yazarın kaybı değil, düşünce özgürlüğüne vurulan en büyük darbelerden biri olarak tarihe geçti. O günden bugüne değişmeyen bu tablo, toplum olarak üzerinde düşünmemiz gereken en temel meselelerden biri olarak duruyor. Çünkü bir ülkenin aydınları susturuluyorsa, o toplum karanlığa mahkûm ediliyor demektir.

 

ErsalYonetim333

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!